Evet bu sefer de sizlere kendi yazdığım bir MASALI paylaşmayı düşündüm. Umarım beğenirsiniz, belki devamı da gelir, ben çok eğlendim yazarken, umarım sizde okurken eğlenirsiniz...
ALTIN AT
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, anam ağlar beşikte babam ağlar eşikte... Anam ağlar anamı sallarım, babam ağlar babamı sallarım, derken anam kaptı maşayı, babam kaptı meşeyi dolandırdılar bana dört bir köşeyi...
Uzun lafın kısası çok uzak ülkelerin birinde, çok yaşlı ve fakir bir adam ve bunun üç oğlu varmış. Yaşlı adamın büyük oğlu parayı çok severmiş. O kadar çok severmiş ki para için her şeyi yapar, her şeyden üstün tutarmış. Fakat babası bu huyunu hiç sevmez ama o bu huyundan vazgeçmezmiş. Adamın ortanca oğlunun ise gözü hep yükseklerde imiş. Hep kendini üstün görür Padişah olmak istermiş. Yaşlı adam bu oğlunun da huyunu hiç sevmezmiş. Ne yaptıysa vazgeçirememiş. Küçük oğlu ise hiç de ağabeylerine benzemezmiş, ne parayı her şeyden üstün tutar ne de kendini her şeyden üstün görürmüş. Alçak gönüllü ve çok cesurmuş. Babası bu oğlunu çok severmiş, her zaman ağabeylerine benzememesi için öğütler verirmiş.
Bir gün padişah bir ferman yazmış. Padişahın fermanında "Kim bana "Altın At"ı, dünyanın en güzel atını getirirse hem onu vezirim yaparım, hem de altın ve paraya boğarım" deniliyormuş. O sıralarda herkes "Altın At"ın peşindeymiş. Fakat onu ne gören varmış ne de yerini bilen... Bunu işiten yaşlı adamın büyük oğluyla ortanca oğlu hemen işe başlamak istemişler. Fakat büyük oğlan kardeşini ikna ederek padişahın karşısına çıkmış. Padişah'a;
-"Padişahım ben fermanınızda dediğiniz gibi "Altın At"ı bulmak için geldim" demiş. Padişah da;
-"Elbette" demiş."Ama bu atı kimse bulamamıştır. Aramaya gidenlerden de kimse geri gelmemiştir." demiş.
-"Her şeyi göze aldım" diye cevap vermiş ve yola koyulmuş büyük oğlan.Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, altı ay bir güz gitmiş. Sonunda sora sora, araya taraya "Atın At"ın mağarasını öğrenmiş. Mağaranın önüne gelmiş. Tam o sırada oğlanın yanında bir güvercin belirmiş. Oğlana;
-"Sakın o mağaraya girme" demiş."Altın At" seni yer kemiklerinle de dişlerini karıştırır" demiş. Oğlan çok korkmuş ama;
-"Girmem lazım" demiş. "Atı getiremezsem padişah bana altın vermez" demiş. Güvercin;
-"Ben sana altın veririm" demiş. "Şimdi sen şu dağın ardına gir. Orada içi altınlarla dolu bir ev ve bir de dev gibi çirkin yüzlü bir adam var. Onun yanına git. "Niçin geldin?" diye sorarsa, "güzel yüzünü görmeye geldim" diye söyle. O zaman sana altınlardan verir." demiş.
Oğlan altınlara kavuşacağına seviniyor fakat çirkin adamı göreceği için de korkuyormuş. Güvercinin söylediği eve gelmiş. Altınları görünce güvercinin söylediklerini unutmuş. "Hemen şuradan bir kaç çuval altın alayım da gideyim. Nasıl olsa altınları zaten alacağım. Böylece o çirkinin yüzünü de görmemiş olurum" diye kendi kendine konuşuyormuş. Bunu işiten ve adamın altınlarını aldığını gören çirkin adam oğlanı bir odaya hapsetmiş. Aklı başına geldikten sonra "yüzünü görmeye geldim" diyen oğlanın sözlerine aldırmamış bile.
Aradan haftalar, aylar, mevsimler geçmiş. Yaşlı adam oğlunu düşünüyor, düşündükçe de kahroluyormuş. bunu gören ortanca oğlan babasına:
-"Baba" demiş. "Artık ağabeyimi arama vaktim geldi." demiş. Hem onu hem de "Altın t"ı arayayım" demiş. Babası ne kadar ısrar ettiyse de söz dinleyememiş. Çıkmış padişahın karşısına:
-"Padişahım, "Altın At"ı getirip veziriniz olacağım." demiş. Padişah yine;
-"İyi düşünüp karar verdin mi?" demiş. "Şimdiye kadar hiç kimse ne bu atı bulabildi, ne de geri gelebildi." demiş. Ortanca oğlan da;
-Merak etmeyin Padişahım, atı size getireceğimden şüpheniz olmasın" demiş ve yola koyulmuş. Az gitmiş, uz gitmiş, dağlar aşmış ülkeler geçmiş, aramış taramış, sormuş soruşturmuş. Sonunda o da "Altın At"ın yerini öğrenmiş. Atın mağarasının önüne geldiği sırada yine bir güvercin belirmiş. Sonra;
-"Sakın o mağaraya girme."Altın At" seni yakalar, sonra derini yüzüp, derinden paspas yapar" demiş. Çok korkan ortanca oğlan;
-"Padişaha söz verdim. Ya "Altın At"ı ona getiririm ya da ölürüm. Yoksa padişahın veziri nasıl olurum?" demiş Güvercin karşılık olarak;
-" O zaman sen de beni götür padişaha."Çok değerlidir. Attan bile değerlidir" diye söyle o zaman padişahın veziri olursun" demiş. Ortana oğlan kahkaha ile;
-"Padişah senin gibi küçücük bir güvercini ne yapsın" demiş.Güvercinin "Mağaraya sakın girme." sözlerine aldırmadan içeri girmiş. Etraf çok karanlıkmış. Hiçbir şey görünmüyormuş. Oğlan hem gidiyor, hem de "Atı kendime alır, padişahı öldürür, yerine ben geçerim" diye. Bunları sesli düşündüğünün farkına varmamış. Bir de bakmış ki, artık mağarada değil. Mağaradan bir yol saraya çıkıyormuş. Padişah oğlanın söylediklerini işitmiş, derhal zindana attırmış.
Derken günler ayları, aylar da yılları kovalamış. Yaşlı adam evlatlarını çok merak ediyormuş. Babasının üzülmesine dayanamayan küçük oğlan babasına;
-"Baba, böyle üzülmene dayanamıyorum. İzin verirsen ağabeylerimi aramak istiyorum. Eğer "Altın At"ı da bulursam hayatımızın geri kalanını rahat ve mutlu yaşarız" demiş. Babası;
-"Madem böyle düşünüyorsun, ağabeylerini arayabilirsin. Fakat kendine çok dikkat et. Eğer sen de geri dönmezsen, üzüntüden ölürüm. Haydi yolun açık olsun." demiş. Küçük oğlan da yine padişaha çıkmış. Ona;
-"Padişahım" demiş. "Kardeşlerimi ve "Altın At"ı bulmak için sizin yanınıza geldim" demiş. "Bana kardeşlerim ve "Altın At" hakkında bişeyler söyler misiniz?" demiş. Padişah;
-""Altın At"ı ne gören olmuş ne de yerini bilen. Şimdiye kadar onu kimse bulamadı. Aramaya gidenlerden de kimse geri gelmedi." demiş. " Kardeşlerin hakkında bir şey bilmiyorum. Onlar da senin gibi "Altın At"ı bulacaklarını söylediler. Fakat hiç biri geri dönmedi. Onlara ne olduğunu bilmiyorum" demiş. Oğlan padişaha teşekkür edip, orana ayrılmış. Hemen yola koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, hiç dinlenmemiş. O da kardeşleri gibi araya sora "Altın At"ın mağarasını öğrenmiş. Kesin kardeşlerim de oraya gitmişlerdir" diye düşünmüş. Hemen mağaranın önüne gelmiş. O sırada yine güvercin ortaya çıkmış. Daha güvercin hiçbirşey söylemeden oğlan;
-"Sevgili güvercin, kardeşlerimi gördün mü? Neredeler?" demiş. Güvercin;
-"Kardeşlerini gördüm. Büyük kardeşin altın yüzünden şu dağın ardındaki içi altınlarla dolu eve çirkin dev gibi bir adam tarafından hapsedildi. Eğer onu kurtarmak istiyorsan, o eve git. Çirkin adama "Güzel yüzünü görmeye geldim" diye söyle. Fakat hiç korkma, korktuğunu belli etme. Ondan kardeşini affetmesini iste. O zaman kardeşini bırakır. Diğer kardeşine gelince, o beni dinlemeyerek mağaraya girdi. Onu mağarada bulabilirsin" demiş. Oğlan güvercine teşekkür ederek oradan ayrılmış. Dağın arkasındaki eve gitmiş. Altınları görmüş. Bir tanesine bile dokunmamı. Sonra adamı bulmuş. Ona "Güzel yüzünü görmeye geldim." demiş. Memnun olan çirkin adam küçük oğlanın kardeşini affetmiş ve altınlarla göndermiş. Daha sonra mağaranın önüne gelmişler. Küçük oğlan " Beni burada bekle. Ben ağabeyimi bulmaya gidiyorum." demiş ve sonra mağaraya girmiş. Mağara çok karanlıkmış. Oğlan "Acaba kardeşimi bulabilecek miyim? "Altın At"ı padişaha götürebilecek miyim?" diye sesli sesli düşünürken ilerliyormuş. Durup baktığında bir de ne görsün? Padişah ile "Altın At" yan yana değil mi? Çok şaşırmış.
Daha sonra padişahla "Altın At" ona herşeyi anlatmışlar. meğer "Altın At" zaten padişahın atıymış. Fakat bunu ondan başka kimse bilmiyormuş. Padişah kendine iyi bir vezir bulabilmek için bu hikayeyi uydurmuş.
"Altın At" sihirli bir atmış. Güvercin de çirkin adam da oymuş. Padişah kimin iyi bir vezir olabileceğini, kimin kötü bir insan olduğunu bu sayede küçük oğlan ve ağabeylerindeki gibi anlıyormuş. Sonunda padişah aradığı veziri bulmuş. Çünkü küçük oğlan hem cesurmuş, hem de paraya pula önem vermiyormuş. Hem de çok iyi kalpliymiş.
Küçük oğlanın isteğiyle hatalarını anlayan kardeşlerini serbest bırakarak, onu kendine vezir yapmış ve babasını da saraya almış. Küçük oğlu ve babası sarayda uzun yıllar mutlu yaşamış.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. Gökten üç elma düştü, biri anlatanın, biri dinleyenin biri de sizin başınıza....
NKARAOĞLAN
"Her hakkı saklıdır, KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KOPYALANAMAZ; YAYINLANAMAZ. kopyalayan ve yayınlayan her türlü hukuki sorumluluğu kabul etmiş sayılır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder