Bor
madenini mutlaka duymuşsunuzdur, uzun bir süredir bu madenin ne
kadar değerli olduğu, Türkiye'nin geleceği olduğu vs
haberlerinin yanı sıra, aslında o kadarda önemli bir maden
olmadığı deterjan sanayisinde çoğunlukla kullanıldığı,
beklentilerin çok abartıldığı gibi haberler de çok yaygındı.
Hangisi gerçek acaba değil mi? Mutlaka bu soru benim gibi
birçoklarının aklını kurcalıyordu.
Ben
internette kısa bir araştırma yaptım, Bahsettiğim her iki görüşe
dair de haberler buldum. Aşağıda bunlar ile ilgili linkleri de
paylaşacağım ancak bundan ziyade dönemin Enerji Bakanı Taner
Yıldız'ın görüşlerine ek olarak kişisel fikirlerimi
ekleyeceğim.
Taner
Yıldız'ın görüşleri özetle şöyle "Bir taraf Türkiye'nin
tüm borçlarını ödeyecek bor madenimizin olduğunu söyleyerek
meseleyi abartıyor, bir taraf da önemsizleştirme noktasında
duruyor. Biz ise terazinin tam orta noktasında, yani mutedil olma
çizgisinde duruyoruz. Bor bir potansiyeldir, fakat asla hemen yarın
kullanacağınız bir nakit para da değildir" Aslında çok
doğru bir noktaya temas ediyor.
Gerçek
şu ki elimizde dünyaki bor rezervlerinin büyük bir çoğunluğu
mevcut. Aşağıdaki linklerden birinden aldığım tabloya göre bor
rezervlerinin %64'ü ülkemiz sınırlar içerisinde.
- ÜlkeRezerv 106 Ton%Türkiye56464A.B.D.809B.D.T.10011G. Amerika9110Çin364Kazakistan152Toplam886100
Tablo
3: Dünya Rezervi
Elimizde
bu rezervlerin olması gerçekten çok güzel ancak yeterli değil.
Bunun için planlama yapmak gerekir, üretim yapmak gerekir. Elimizde
bolca olması bize para getirmek bunu paraya dönüştürmek gerekir.
Elinizdeki altın olsun, bunu çıkarıp işlemezseniz, satmazsanız
yani paraya dönüştürmezseniz hiçbir şeye yaramaz. Öte yandan
elinizdeki en değersiz eşya bile olsan bunu paraya dönüştürmek,
sizin elinizdedir. Bununla ilgili güzel bir hikaye okumuştum,
nerede olduğunu şuan hatırlayamadığımdan sadece hikayeyi
paylaşacağım ancak alıntı olduğunu belirtmek isterim. Şöyle
diyordu
“On
dokuz yıl evveldi..
Stockholm e gitmiştim..
Bir otele indim..
Geceydi..
Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm..
“Lütfen” diyordu, “traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın..
Yanda bir kutu var, oraya bırakın..
Bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayiine yardımcı olun..”
Doğrusu hayretler içinde kaldım..
Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir..
Birçok eşya üzerinde “İsveç çeliğinden yapılmıştır” diye yazardı..
İşte o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.. “
Stockholm e gitmiştim..
Bir otele indim..
Geceydi..
Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm..
“Lütfen” diyordu, “traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın..
Yanda bir kutu var, oraya bırakın..
Bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayiine yardımcı olun..”
Doğrusu hayretler içinde kaldım..
Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir..
Birçok eşya üzerinde “İsveç çeliğinden yapılmıştır” diye yazardı..
İşte o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.. “
İşte
böyle bir zihniyet sizi ileri götürebilir ya da elinizdekini
kıymetli hale getirebilir. Çelik dediğinizde işte bundan dolayı
İsveç akla geliyor. Bence asıl önemli olan elinizde ne olduğu ne
kadar olduğu değil, sizin bu işi ne kadar iyi, ne kadar kaliteli,
ne kadar bilinçli yaptığınızdır.
Ayrıca
benim aklıma takılan başka bir soru var. Bor madeni var şuan ve
değerli olduğunu düşünelim, bir gün tükenecek. Bunun geri
dönüşümüyle ilgili bir faaliyet var mı? Yani deterjanda
kullanıyoruz yıkamayla suya mı karışıyor? Ya da kullanılan
ürünlerle çöpe mi gidiyor? Gelecek yazılarda belki bu konuyla
ilgili araştırmalarımızı da paylaşırız. Bu arada Bor'un
sağlık sektöründe de çok faydalı olduğu söyleniyor. İşte Bu
konuyla ilgili bazı kaynaklar.
http://www.populerbilim.com.tr/arsiv/0812/a00.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder